Bir başkadır seni düşünmek, anlamaya çalışmak, yaşadıklarını yaşama gayreti. Bir sevdadır senin gibi konuşmak, senin gibi görmek ve senin gibi davranabilmek. Bir başkadır senin gibi sevmek, kalbi, aklı, dili ve bedeni bir bütün eyleyebilmek.
Dillerimiz hep bu sevgiden bahseder gönlümüzde hep bu sevgiye destek olur ama her nedense bedenlerimiz bu sevgiyi yaşamak için zafiyet gösterir. Bu kadar zor mudur seni yaşamak, seni anlamak ve sana sadık bir yaşam sürmek.
Sen bizlere nelerden uzak durmamız gerektiğini anlatırken, bizler neden uzak durmak yerine uzak olmamız gereken şeylere yakınlık gösterme gayretindeyiz. Yediğimiz bir lokma ekmek değil mi?
Bizler hep bir fazlasına kavuşmak için gayret sarf ederken kavuştuklarımızı senin gibi kullanamadıktan sonra bu gayretlerimiz niye. Bu tamah ve gayret kalbimizde taşıyıp aklımızla onaylayıp dilimizle söylediklerimizi yaşamadıktan sonra bizleri ne hale getiriyor. Sevdamıza çalınan kara bir leke değil midir bu.
Bu leke bizleri senden uzaklaştırırken biz hala sana yakın olduğumuzu dillendirmemiz bizim ne tür bir yaşam içinde olduğumuzu açıkça ifade ederken sen bizleri bizim sevdiğimiz gibi sevmekten uzak bir kalp sahibisin bunu biliyoruz.
Seni yaşamak ve sen olmak büyük taltif bunu başaranlar hala dillerde gönüllerde.
Senin bize bıraktığın mirası kabullenip sahte gülüşlerle emanete hainlik etmek yokken var olma gayreti gösterip kendimizi gülünç duruma düşürmek.
Akıbetimizi bilmemize rağmen hala bu yolda ısrarcı olmak hangi akıl işidir. Şahlık, sultanlık senin yanında kıymet bulmazken, şahlık sultanlık peşinde koşmak.
Padişahlar bile kulaklarına küpe takarken küpeyi kulağından çıkartarak köle olduğunu unutmak ve unutturmak. Ne acı bir son. Belki üç beş yıl geçici zevklerle rahat yaşam uğruna feda edilen sonsuzluk.
Sonsuzluğun içinde ki sonsuzluk varken, varlığın içinde ki yokluğu anlamak yerine varlığa teslim olmak ve bununla hatırlanmak yaşanan şatafatlı hayatla dillerde olmak zaman kaybı değil midir sorarım sizlere.