HATIRANI CANLI TUT (ÇANAKKALE)
Bugün 18 Mart.İnsanlığın,insanlığa anlatıldığı ,Yokluğun,açlığın,ayrılığın ve hasretin hiçe sayıldığı ,vatan sevdasının altın harflerlerle yazıldığı tarih.Hani övünerek anlattığımız,üzüm hoşafı ve yırtık ayakkabı ile vatanın kazanıldığı,o destanların yazıldığı kutlu yer ÇANAKKALE.
Çanakkale denince akla ilk gelen şey aşktır.Bu aşkı canlarımızda yaşayabilmek için Çanakkale savaşlarını iyi anlamak ve iyi anlatmak gerekmektedir.
Peki Çanakkale nedir?.
Vatan aşkı uğruna erkeklerin Saçlarına kına yaktığı ve kurbanlık olarak vatana adandığı kınalı Hasan’dır Çanakkale. Kınalı Hasan’ın elleri öpülesi Hatice ananın, canlarından çok sevdikleri evlatlarını gönderdikleri yerin adıdır Çanakkale.
Recep Çavuşun yanındaki siper arkadaşına şahadet şerbeti içmeden önce ‘’Annemin ellerinden öp haklarını helal etsin şehit oluyorum‘’ diye arkadaşına, annesine olan sevgisinin anlatıldığı yerdir, Çanakkale. Kara yürek deresine gece yarı çok susadıkları için inip, susuzluklarını dindirmek, su içip mataralarını doldurmak ve serinlemek için inen Çanakkale aslanlarının, bilmeden şehit arkadaşlarının kanını içtikleri yerdir, Çanakkale.
Bir top mermisi ile sağ kolunu kaybeden Edincikli Mehmet Er’in,Teğmen Saip’e top mermisi ile işe yaramaz hale gelen sağ kolunu kestirip,namus uğruna,vatan uğruna alayının arasına karışıp savaşa kaldığı yerden devam ettiği yerdir;Çanakkale.Bir yudum suyu siperlere ulaştırmak için canını hiçe sayan,Saka Mehmet’tir,Çanakkale.
Seyit onbaşının 215 okkalık mermiyi Rabbine sığınarak 3 kez, tek başına topun namlusuna koyarak,Çanakkale Aslanlarının bulunduğu siperlere ateş kusan,ocean gemisini Rabbimizin rahmetiyle tek başına batırdığı yerdir,Çanakkale.
Kul Mehmetlerin,kasap Mustafaların,demirci Abdullah’ların,çiftçi Halilleri,dondurmacı Mehmetlerin ve daha nice Anadolu aslanların bir araya gelerek, şehadet şerbetlerini seve seve içtikleri,bir an bile düşünmeden aç bedenleri ile süngülerin üzerine, gülümseyerek atladıkları yerdir,Çanakkale.
Bir Hilal uğruna bir çok güneşlerin battığı,kucağını açarak kendisini bekleyen bir peygamberlerinin olduğunu bilinci ile,siperlerinden çıkarak,canlarını hiçe sayıp vatanları için bedenlerini feda ederek, cömertliğin zirvesinin bizlere anlatıldığı yerdir,Çanakkale.
250 bin babanın,evladın,torunun,kocanın hiç düşünmeden,dönmemek üzere gittikleri ve şehit olarak yattıkları yerin adıdır Çanakkale.
Kardeşlerim,bu destanın anlatmakla bitmeyeceğini ve aciz kaldığımı bilmenizi isterim.Tarihi şanlı hatıralarla dolu bu yüce milletin bizlere bıraktıkları aziz hatıraları unutma,hatıranı canlı tut.Bu hatıraları unutmak,hiçe saymak,yok kabul etmek şerefsizliktir,namussuzluktur,hadsizlik ve hainliktir.
Bu Yüce Milletin aziz hatıralarını,bir çok şair ve yazarın anlatmakta zorlandıklarını,boğazlarının düğümlendiğini,kelimelerin kifayetsiz kaldığını biliyoruz.Şimdi tekrar hatırlatmak isterim Arif Nihat Asya haykırıyor;
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden
Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Hatırlayalım;Ya Mehmet Akif ERSOY’un Çanakkale şiiri.Ruhumuzla okuyalım bizlere ne anlatmakta;
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.