1970-1990 yılları arasında doğan nesiller olarak çocukluğumuzda üretme konusunda çok başarılıydık. Mahalle maçları yapar arkadaşlarımızla çeşitli oyunlar oynardık. Toprak ile iç içe olur bütün vitaminleri doğal yollardan alırdık. Aklımız bir o kadar çalışır ve zekâmızı sonuna kadar kullanabilirdik. Kendi işimizi kendimiz halleder eğer çözüm bulamazsak arkadaşlarımızı yardıma çağırırdık. Paylaşmayı bilirdik, bencil değildik. O yıllarda yetişenler kendi kendine yetecek donanıma sahipti. Kendimizi ifade edecek kabiliyetimiz vardı. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar bilirdik. Bundan dolayı da yatsı olmadan doğruları söyleyecek kadar cesurduk.
O günlerde farkında olmadan ne çok şey yaşamışız. Mesela çocukluğumuzda hatıra defteri vardı hatırlar mısınız? Hani meşhur bir sözle başlardı. ” Kalbin kadar temiz bu sayfayı bana ayırdığın için teşekkür ederim canım arkadaşım” diye başlar bütün samimi duygularla devam ederdi. Hatıra defterini veren arkadaşımız ile ilgili güzel düşüncelerimizi sığdırırdık o küçücük sayfaya. Çok özen gösterirdik, tam ifade edebilirdik kendimizi. Hatıra defterine yazacaklarımız çok önemliydi çünkü. Yanlış anlaşılacak bir şeyler yazarsan tüm okulun diline düşebilir dalga konusu olabilirdin.
Günlük tutar her günün özetini çıkarırdık. Kimseyle paylaşamadıklarımızı yazar ve saklardık. Üzüntümüzü, kederimizi, gizli hayranlıklarımızı kâğıda dökerdik. Bir günümüzü hafızamızda tutar birde onu en güzel yazımız ile yazardık. Hele birde günlüğümüzün küçücük bir kilidi varsa kendimizi çok emin hissederdik. Onların her biri aslında sanat eseri niteliğindeydi.
Bu yazdıklarım sosyal faaliyetlerimizden birkaç tanesi. Her ne kadar biz bunların sosyal bir faaliyet olduğunu bilmesekte mutlu olurduk yaptığımızdan. Bu basit şeyler bile bizim hayatımıza neler katıyormuş. Kendini ifade etmenin, yaşadıklarının özetini çıkarmanın, düşünmenin bunları yapabilmenin ne kadar önemli olduğunu şuan daha iyi anlıyorum.
Şimdi bizim çocuklarımıza bakıyorum da gerçekten çok üzücü bir haldeler. Geçen ayki köşe yazımda da dile getirdiğim gibi, verilen bir metinden yorum yapamayan, özet çıkaramayan bir nesil var karşımızda. İki kelime ile kendilerini ifade edemiyorlar neredeyse. Özgüvenleri yok ki cesaretleri olsun. Okuduklarını anlamıyorlar ki yaşadıklarını özetlesinler.
Biz kendimizden eminiz ama çocuklarımız aynı durumda değiller. Bir hatıra defterinin ya da bir günlüğün bize kazandırdıklarını biz çocuklarımıza neden kazandırmayalım? Onları neden teşvik etmeyelim. Bence hemen bu güzellikleri onlara anlatalım. Onların da yapmasını sağlayalım. Ya değilse daha çok yeni nesil sorular için çözümler ararız benden söylemesi...