Açlığın her zaman sohbetlerde nefsi terbiye ettiği anlatılıyor, aç kalan ve aç yaşayarak neredeyse nefis terbiyesine çalışan hiç kalmamış, hepsi söylevden ibaret olmuş.
Abdullah Çetin FARUKİ bir gün sohbetlerinde Hz Hüseyin Efendimiz susuz kaldığı için Kerbela olaylarını okuduktan sonra hiç kana kana su içmediğinden bahsetmişti çok etkilenmiştim bu ne azim 35 yıl kana kana su içmemek.
Peygamber Efendimizin açlıktan karnına üç gün boyunca taş bağladığı ve kızı Hz Fatıma annemize de açlığa sabır noktasında tavsiyeleri sohbetlerde anlatılırken kuran kurslarımıza ve sohbet sonrası çöpe atılanlara baktığımızda yaşamanın ne kadar zor olduğunu anlamak zor değildir değil mi?
Söylemek kolay yaşamaksa çok zor.
Peki insanlardan yardım zekat, sadaka bağış adı altında toplanan paraların bu kadar pervasızca kullanılması, toplanan paraların kullanım alanlarını değiştirilmesi, akraba ve yandaşlara peş keş çekilmesin ardından Allah’ın isminin ve koyduğu kanunlara uyulmasının istenmesi nede garip.
Şimdi okurlarıma bir soru sormak istiyorum yardım toplayanların yardım ettiklerini hiç gördünüz mü? Ben bir tek Abdullah Çetin FARUKİ Hoca Efendimin hayatında gördüm. Bir fakire yardım edilecekti talebelerinden yardım istedi ve herkesten önce hem maddesel hem de bedensel olarak ilk kendi yardım etmişti.
Bal yeme hikâyesi var ya. Belki de konuştuğu şeyi kendisi yaşadığı için bu kadar sözleri tesirliydi. Bence en büyük hünerde bu değil mi? Güzel konuşmak, güzel giyinmek, para toplayıp nefsi için kullanmak yerine, bunları terk etmek. Dünyadan çok itibar sahibi insan geldi geçti. Allah’ın itibar ettikleri dışında kalan alim müsveddeleri neredeler şimdi? Yolları kapandı gitti. Günümüzdekilerinin sonu da bunlardan öncekiler gibi olmayacak mı?