Zamanımızın insanları hem yorgun hem de bezgin durmaktalar. Bir tarafta dünya derdin de olanlar, diğer tarafta halis niyetleri çiğnenmiş dünyanın savurduğu canlılar. Hırsın bürüdüğü bedenlerin yanıp tutuştuğunu görmek, Mustafa'lar için kolay olmasa gerek.
Buğdaya bakar mısınız; ekilir, sulanır, biçilir, ambara konur, öğütülür, su ile hamur yapılır, ateşte pişirilir ve ekmek olarak önümüze gelir değil mi? Buğdayın bu yolculuğu bize insanın nasıl olduğunu yani adamlığı anlatır. Adamlık, doğruyu bulmak, doğru olmak, doğru kalmak, doğru bir şekilde emaneti sahibine teslim etmek olsa gerektir. Peki, doğru nedir?
Yanmadan âdem olmaya çalışanlar, şatafatlı bir hayat içerisinde talimatlar ile tebasında ki insanlara yol vermeye çalışanlar, yün döşekler arasında süslü elbiseler içinde, parmaklarında ki albenili yüksükler ve son model lüks arabalar ile insanlara yön verme gayretinde olanlar buğdayın gördüğü ateşi görmeden nasıl ateşin sıcaklığını anlatabilirler ki.
Bir şeyin bitmesi için ekilmesi icap eder, her şeyin başı bir tohum değil midir? Tabii ki tohumlarda ikiye ayrılır, kimi tohum iter, kimi tohumda biter. Özünde toprak ile buluşmadan önce tohum hem arı, hem duru, hem pak, hem de tektir. Çokluktan arınmış bir başına değil midir.
Hz Adem ile Hz Havva bir buğday tanesinin iki yarısıdır. İnsanlar birbirlerine ayna olmak sureti ile nefislerinin güzelliklerini görmüşler ve nefislerine hayran oldukları vakit, buğdayın yolculuğunu unutuvermişlerdir. Aslında unuttukları, sevk ve idaresinde olanları yanlış yönlendirdikleri kendi arzu, heva, heves ve emelleri olsa gerektir.
Dünya hevesleri uğruna tebasının sırtından dünyalık elde edip rahat bir yaşam sürenler, Tek olanı unutup kendini ilahlaştıranlar, hizmet etmek yerine hizmet ettirmeyi seçenler, şehvetlerine gem vuramayanlar, maddi manevi hırsa bürünenler, bir gün buğday gibi tek kalacakları unutmuşlar, hala hırslarının peşinde sürüklenmeye devam etmekteler.
Bu hatalar karşısında mücadele veren, Tek olanı yaşamının baş köşesine koymuş, hizmet ettirmek yerine hizmet etmeyi seçmiş, toplamak yerine dağıtmayı, biriktirmek yerine paylaşmayı kendine destur edinmiş ve bizlerinde böyle bir yaşam sürmesini arzulayan sayın Mustafa ŞENOL hoca efendiye teşekkürler ediyor şükranlarımı sunmayı kendimde bir borç addediyorum. İyi ki sen ve senin gibiler var hocam.
Kimi tohum iter, kimi tohum biter
Köşe Yazarı Alaaddin Güneşer'in 'Kimi tohum iter, kimi tohum biter' adlı makalesi.