Şehir, Pazarlanma, Rekabet ve MarkalaşmaŞehirlerin gelişimi ve bu sayede önce bölgesel düzeyde iktisadi kalkınma sonra ise ülke ekonomisine katkı, son on yılın trendi sayılabilecek “şehirlerin markalaşması ve doğru pazarlanması” olgusu sayesinde gerçekleşecek gibi öngörülmektedir. Bunun yanında teknoloji ve bilginin gelişmesi, pozitif dışsallıklara neden olmakta, büyüme ve kalkınmayı olumlu etkilemektedir. Şehirlerde, fikir ve bilginin yayıldığını da bildiğimize göre şehirlerin büyüme ve kalkınmada büyük önem arz ettiğini kabul etmek zorundayız. 21.yüzyılda pazarlama ve rekabet hiç olmadığı kadar hızlı gelişmiş ve buna paralel olarak tüketicilerin bilgi, beklenti ve talep miktarı da bir o kadar fazlalaşmıştır. Tüm dünyada pazarlama ve rekabet anlayışında meydana gelen değişimden nasibini almış olan mekânlar arasında da bir rekabet doğmuştur. Böylece şehirlerin kalkınmada ki önemi yukarda vurgulandığı üzere; son yıllarda şehirlerin marka değeri üzerine yapılan çalışmaların da sebebini bir anlamda idrak ediyoruz. Kentler arasında ki rekabet; yabancı yatırım, turizm, kaliteli ve nitelikli iş gücü gibi gelişimi pozitif yönde etkileyecek unsurları kendine çekmek amacıyla hızla devam etmektedir. Bilgi ekonomisinin kritik aktörleri olarak kentler; sakinleri için yüksek yaşam kalitesi sunan bir ortam yaratmayı ve bu ortamı dış dünyaya stratejik pazarlama yöntemlerini kullanarak sunmayı başarabildikleri takdirde ülkelerin gelişmesine büyük katkılar sunabileceklerdir. Bu yöntemler, kentlerin teknolojiyi ve insan sermayesini bünyelerinde yoğunlaştırmalarına yardımcı olacaktır. 3 Bin Nüfustan 383 Bin’eŞehirler de yukarıda saydığımız rekabet sebeplerini ve bunun sonucunda refahın yukarı seviyelere çıkarılmasını sağlamak adına gerek belediyeler gerekse de sivil örgütler eliyle markalaşma, tanıtma ve pazarlama yoluna gitmektedirler. Bir şehrin markalaşması ve pazarlanması için de o şehre ait olan pazarlanma potansiyelini gün yüzüne çıkarabilmek gerekir. Belki de tanıtma ve pazarlamada en büyük sorun budur. Pazarlanma potansiyelinin var olmasına rağmen bunun keşfedilememesi, tüketiciyle buluşturulamamasıdır. Bunun en güzel örneklerinden biri de Anadolu’nun tam ortasında bulunan, “Cumhuriyet ve Sanayi Kenti” Kırıkkale’dir. Kırıkkale, 1929 yılında 3000 civarında nüfusu olan bir bucak iken 2000 yılına geldiğimizde nüfusunu 127 kat artırarak 383.000’e ulaşmıştır. Bunun yegâne sebebi de hiç şüphesiz sanayileşmedir. Nüfusun Türkiye genelinde bu dönem içinde 5 kat büyümesini hesaba katarsak, Kırıkkale ilinin bir potansiyeli olduğunu çok rahat görebiliriz. Ancak 21. Yüzyıla girerken 383 bin olan Kırıkkale nüfusu o yıllardan itibaren bundan önce ki artış trendinin aksine eksilmeye başlamış yani şehir göç vermiştir. Belirli potansiyeli olan bu kentin verdiği göçlerin sebebi 21. Yüzyıla ayak uyduramaması, son yıllarda literatürümüze giren şehirlerin markalaşması ve pazarlanması olgularını yerine getirememiş olması, halkın farklı şehirlerden göç ederek geldiği için şehri benimseyememiş olması olarak görülebilir. Bunca şeyi yazarak şehrimizin kalkınma ve tanınmada ki bence en temel sorunu belirledim. Şimdi sizlere sorum şu:Şehrimizin pazarlanma potansiyelinin ortaya çıkarılması için neler yapılmalı?Sahiplenememe sorununun önüne nasıl geçilmeli?
Kırıkkalemizin 21. Yüzyıl ile imtihanı
Köşe yazarı Tarık Gülyazı'nın 'Kırıkkalemizin 21. Yüzyıl ile imtihanı' adlı makalesi.