12 EYLÜL’DE BİNLERCE MASUMUN CANI YAKILDI
Kutluca, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “12 Eylül 1980 ise Türkiye’de insan haklarının, hukukun, adaletin rafa kaldırıldığı bir tarih oldu... ABD’de New York’ da İkiz Kulelere yapılan saldırı tarihi olan 11 Eylül İslam coğrafyası için felaket oldu, 12 Eylül ise Türkiye Cumhuriyeti için benzer sonuçlar doğurdu. Temennimiz şudur. Cenab-ı Hakk, bir daha bu millete 27 Mayıs’lar, 12 Eylül’ler, 28 Şubat’lar, 15 Temmuz’lar yaşatmasın. 12 Eylül 1980’de, haksız ve hukuksuz yere bir sürü masumun canı yandı. Aylarca cezaevlerinde tutuldular. Milyonlarca insan o dönemin iktidar sahipleri tarafından fişlendi. Yüzbinlerce insan dönemin kudretlileri tarafından yargılandı.”
BUNLARDAN DERS ÇIKARABİLİYOR MUYUZ?
Binlerce insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Oysa darbeleri önlemenin yolu, darbelerden, darbelere neden olan olaylardan ders çıkarmaktır. Dün yapılan hataları, bugün tekrar etmemektir. Peki, bunlardan ders çıkarabiliyor muyuz? Üzüntüyle ifade etmek gerekirse hayır. Nitekim, 12 Eylül döneminde ve sonrasında yapılan yanlışlar, Türkiye’yi 28 Şubat’a, 28 Şubat’ta yapılan yanlışlar da 15 Temmuz’a götürdü. Ve her dönemde de on binlerce insan çeşitli bahanelerle fişlendi. Binlercesi işten atıldı, ihraç edildi. Gece yarıları evleri basıldı, örselendi.”
GÜCÜN HUKUKU DEĞİL, HUKUKUN GÜCÜ İŞLETİLMELİDİR
“Demokrasi, hukuk, adalet, insan hakları rafa kaldırıldı. Cezaevleri leb-a leb doldu. İstiyoruz ki bugün de aynı yanlışlara düşülmesin, aynı durumlara düşülmesin. Kuşkusuz, her türlü terör örgütünün ve terör olayının üzerine gidilmelidir. Kuşkusuz, devlete sızmış her türlü illegal yapıya karşı tedbir alınmalıdır. Ama, masumlar değil, gerçek suçlular cezalandırılmalıdır. Keyfilik değil, gerçek adalet esas alınmalı; gücün, iktidar olmanın hukuku değil, hukukun gücü işletilmelidir.”
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK PROBLEMİ KUTUPLAŞMADIR
Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor ekonomisi bozuk, milli geliri düşük, adil paylaşımdan uzak, şeffaf ve denetlenebilir olmayan ve bu nedenle toplumsal barış ve huzurdan yoksun ülkeler daha çok darbeye muhatap kalıyor, daha çok darbe ortamını yaşıyorlar. Nitekim 12 Eylül darbesinden önce ülkeyi sağ-sol diye kamplara bölmüşlerdi. Şimdi de toplumsal fay hatları harekete geçirilerek, insanımız kutuplaştırılmaya çalışılıyor. Hem de kısa, ucuz siyasi çıkarlar pahasına. Açıkça ifade etmek gerekir ki, Türkiye’nin en büyük problemi kutuplaşmadır; bunun da en önemli aracı siyasetin keskin dilidir. Ve bu kutuplaşmayı önlemenin de en önemli aracı yine siyasetin yapıcı, barışçıl, uzlaştırıcı ve kararlı dilidir. Birbirini suçlayan, ötekileştiren, tehdit eden, bağıran, çağıran bir dil hiç kimseye fayda sağlamadığı gibi toplumsal barışa da katkı sağlamaz.”
Haber: Burak Çalışkan