Ülkemiz erken seçim için son haftanın içerisine girdi.Çok kritik ve heyecanlı bir seçim ile karşı karşıyayız. Bir yanda 16 yıllık iktidar partisinin otoriter lideri ERDOĞAN, diğer yanda iktidara muhalif siyasi akımların adayları İNCE, KARAMOLLAOĞLU, AKŞENER, DEMİRTAŞ ve PERİNÇEK var.Cumhurbaşkanı seçiminin yanı sıra sayısı 600’e çıkartılan milletvekili seçimi var. Yerel bazda ayrı bir heyecan, ayrı bir coşku.Seçim sürecinde edindiğim izlenimlere göre ne Türkiye genelinde ne de Kırıkkale’de kesin olan hiçbir şey yok, sandıktan ne sonuç çıkarsa çıksın pekte şaşırtıcı olmayacak benim için.Fakat, şahsi fikrim olarak söylüyorum kim kazanırsa kazansın işi çok zor. Memleketimizi kolay günler beklemiyor. Ekonomik ve siyasi açıdan çok stratejik bir süreç başlayacak ve son yılların en zor dönemi olacak.Sürecin zor olması korkulacak bir şey olduğu anlamına gelmiyor aslında. Neden korkmuşuz ki zorluktan korkalım.İhtiyacımız olan tek şey; iyi yönetilmek.Milletler hak ettikleri gibi yönetilirler fakat Allah’tan ümidimiz hak ettiğimizden daha iyisi olması.İçerisine düştüğümüz hata ise; partizanlık, slogancılık, memleketçilik, adamcılık, öteki olmasın da kim olursa olsun, bizimki ne yaparsa ne söylerse doğru ötekiler yalan…Hangi eğilimin partizanı olursak olalım, bilmeliyiz ki partizan, sadece kişilerle ve sloganlarla hareket eder. Kendisi düşünmez, başkalarının düşüncelerini dile getirir. Çünkü partizanın ufku tek boyutludur ve her partizanın ufku tek akla dayalı bir ufuktur.Hiçbir parti, aday, siyasi hareket vatan değildir. Milletin tamamını temsil edemez. Kendi fikri içerisinde diğer düşüncelere de yaşama hakkı verdiği nispette büyür ve temsil kapsamı genişler.Seçimlerde yapılan şey, insanlarımızın coşkularını ve heyecanlarını harekete geçirerek, onları yumuşak noktalarından yakalayarak kendisini seçmeye mecbur bırakmaktır.Oysa yapılması gereken, insanlarımızın düşüncelerini, bilinçlerini, vicdanlarını ve sorumluluklarını harekete geçirmektir.Milletimizin içerisindeki cevheri ortaya çıkartacak, üreten, gelişen bir Türkiye idealine odaklanmış, toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı, birleştiren, güçleştirmek yerine güçlendirmek için çalışan bir yönetime ihtiyacımız var.Bunu yapmanın yolu mevcut hükümeti değiştirmek ya da iktidarda tutmak değildir. Bunu yapmanın yolu; milletin iktidara teslim olması değil iktidara hükmetmesinden geçer. Unutmayalım ki; Güç milletin elindedir.Hani bir söz vardır; “mühür kimdeyse Süleyman odur” diye.Pazar günü mühür bizde,Kalp ve Beyin arasındaki dengeyi iyi kurup, nezaket çerçevesi içerisinde basalım mührümüzü.Kimseyi kırmadan, memleketimiz ve çocuklarımız için…
Mühür Kimdeyse Süleyman Odur
Mühür Kimdeyse Süleyman Odur. Köşe yazarı Emre Kandemir'in 'Mühür Kimdeyse Süleyman Odur' adlı köşe yazısı. Ülkemiz erken seçim için son haftanın içerisine girdi.