Kırıkkale’ye mülteciler yerleşmeye başladıktan sonra fuhuş, ahlaksızlık, gecenin bir yarısı adamın arabasını durdurup darp ve gasp haberini yaptım, birileri ayağa kalkıp mülteciseverlik yaptılar.
O haberin çıktığı gün birilerinin yönlendirmesiyle telefonumda kayıtlı olmayan en az 30-40 farklı numara tarafından aranıp tehdit ve taciz edildim.
Sözde muhafazakâr tipler haber fotoğrafında kullandığım “çarşaflı kadına” taktılar kafayı. Oysa o fotoğraf Hatay’da, diğer mülteci kadınları, kızları pazarladığı için yakalanıp cezaevine atılan İranlı bir hayat kadınına aitti!
Daha da yetmedi, içlerinden birisi o gün sosyal medya hesabında, “Yenişehir’de günübirlik apartlarda üniversiteli kızlar fuhuş yapıyorlar” diyerek, üniversite okumak için yüzlerce kilometre öteden gelmiş Türk kızlarının namusuna dil uzattı! (kısas olarak!) (Ve bunu yapan da sözde bir Türk!!!)
***
Gürler İlkokulunda bir mülteci çocuğu plastik cetveli kırıp keskin tarafıyla bir Türk çocuğunun boynunu kesti. Bir santim daha yana kaysaydı o evladımız şu anda hayatta değildi!
Haber yaptım diye aynı mülteciseverler bu kez ekmeğimle, rızkımla tehdit ve taciz ettiler beni!
***
İstiklal İlkokulunda daha 8 yaşında mülteci çocukları çete kurup Türk çocuklarından haraç kestiler. Bunu bana bildiren veliler, okul idaresine durumu bildirdiklerini, üst makamlardan tepki görmekten korkan okul idaresinin duruma duyarsız kaldığını, “Biz uyarırız… Ailelerini çağırıp konuşuruz…” gibi savsaklama yöntemlerine başvurduklarını ilettiler.
Bu konuyu da haber yapınca, okul idaresi beni arayıp, “Bize sormadan neden haber yapıyorsunuz, veliler olayı abartıyorlar” denildi.
***
Çarşamba Pazarı mevkiinde çivili sopalarla kavga eden mültecileri yazdım, yine aynı mültecisever güruh çıkıp, “Türkler hiç mi kavga etmiyor?” dediler!
***
Anlayacağınız, ne zaman mültecileri haber yapsam suçlu benmişim gibi tepeme çullandı birileri!
Ve her yaptığım haberin arkasından ben bu mültecisever güruha şunu söyledim: “Arkadaşlar, bizim de çocuklarımız var. Yarın bir gün aynı şeyler senin benim çocuğumun başına gelse ne yaparsınız? Testi kırılmadan çözüm bulalım!”
Her seferinde de aldığım cevap aynıydı: “Onlar muhacir!”
Lanet olsun böyle muhacire! Neresi muhacir bunların? “Vatan sevgisi imandan gelir…” Vatanını korumayıp kaçandan muhacir mi olur? Benim onlarca askerimin şehit düştüğü topraklarda kaç tane Suriyeli öldü? Kimse bana muhacirlikten bahsetmesin!
***
Ben her akşam eşimle “İnşallah bize bulaşmazlar!!!” diyerek dua seansları yapar oldum…
***
Oysa dün, Kırıkkale’nin göbeğinde, Atatürk Ortaokulunda benim daha 11 yaşındaki çocuğuma önce küfredip ardından da yumruk vurup üç gün önce aldığım 5 buçuk numara gözlüğü kıran mülteci çocuğu benim bütün sabır, hassasiyet ve merhamet duygularımın sonu oldu!
Bugüne kadar Kırıkkale’min kendi halindeki vatandaşına değen taşı yazmıştım, oysa bugün tenime değdi, canıma dokundu!
Yeter artık!
***
Okul idaresi ve öğretmenler illallah etmiş! 1200 mevcutlu okulda 100 mülteci çocuğundan bıkmışlar! Mülteci çocuğu zaten vukuatlıymış. Bebe belik, öğretmen idareci yılmış bu bebeden!
Şikâyet dilekçemi yazıp bıraktım. Heyhaaattt, verilecek ceza belli!
Varsayalım, okul idaresi, “Okul Değişimi” cezası verdi.
Bu kez iş Milli Eğitim’deki üst disiplin kuruluna intikal edecek.
Hadi çoook cesur davranıp “okul değişimi” cezasını onadılar.
Sonuç?
Bugün benim çocuğuma bunu yapan mülteci çocuğu, yarın da gittiği okuldaki bir başka Türk çocuğuna aynısını yapacak. Mülteci çocuğunun kırdığı yumurta bir değil ki!
Yarın hemen atlarlar yine mülteciseverler, “Ne yani o çocuğu öldürelim mi? Okutmayalım mı?”
Okut kardeşim okut! Besle kardeşim besle!
Ama kendi evinde!
Nerede okutuyorsan da okut!
Ama Türk çocuklarına bulaştırmadan!
***
Okulun yetkisi belli!
Milli Eğitim’in yetkisi belli!
Haaaa… Gelelim, ilimizde mültecilerden sorumlu en yetkili birim olan Göç İdaresi Müdürlüğüne ve birimin değerli müdürüne…
Hani şu kapısına “tercüman” adı altında bir Suriyeli koyup, o Suriyelinin de birime yardım istemek için gelen Iraklı ve Suriyeli Türkmenleri içeri almadığı Göç İdaresi Müdüründen bahsediyorum…
Mültecilerle ilgili yaptığım her haberden sonra, “Hayatta böyle bir şey yapamazlar. Biz olay çıkaran tipleri hemen sınır dışı ediyoruz. Siz merak etmeyin. Sorun olduğunda bize yönlendirin” diyen Göç İdaresi Müdüründen bahsediyorum…
Ve ben bu olayı yaşayıp, kendisini arayıp, “Hani böyle tipleri sınır dışı ediyordunuz? Hadi, şikâyetçiyim. Bunu da sınır dışı edin” diyerek tepki gösterdiğimde de, “Bana işimi öğretip direktif veremezsiniz” diyerek bir de üste çıkmaya çalışan Göç İdaresi Müdüründen bahsediyorum…
Sayın Müdür, ben çocuk değilim. Akşama kadar zırcahillerle takıla takıla herkesi onlar gibi zannetmeye başlamışsınız anlaşılan, fakat “liyakatin” hiçe sayıldığı ülkemizde sizin gibi kibir abidesi bir şahıs oraya müdür oldu diye bizi bir şey bilmiyor sanmayın sakın! Ben bir vatandaşım. Ve bu mülteci çocuklarından şikâyetçiyim. Sizin de göreviniz, beni nezaketle dinleyip ne yapmam gerektiği konusunda yönlendirmektir! Siz değil miydiniz, “Onlar benden itin taştan korktuğu gibi korkarlar” diyen?
***
Velhasıl, bu henüz bir başlangıç…
Ben vatanını milletini tüm bedeni ve ruhuyla, aşkla seven bir Türk olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kanunlarına sonuna kadar inanıyorum ve güveniyorum.
Ve şundan eminim ki, bir gün, hem de çok yakında bir gün sizler de içimize sokulan dini, dili, ırkı, görevi belirsiz bu yaratıkların ülkemize verdiği zararın farkına varacaksınız. Lakin dua edin de sizin çoluğunuza çocuğuna, karınıza kızınıza değmeden, dokunmadan bunun farkına varın…
Sizi bilmem de ülkem için çok geç olmadan farkına varın!!!
(Not: Eminim birileri mülteci kelimesine takılacaktır. O kelimeyi genel bir ifade olarak kullandım. Zira Suriyeli, Iraklı, Afgan gibi kelimeleri tercih etmiyorum. Çünkü Peşmerge, PKK, IŞİD, ABD, Şiiler, Araplar ya da aklınıza gelebilecek birçok grup tarafından kendi öz vatanlarından, öz topraklarından kovulan Türkmenler de var ve ne yazık ki onlara sahip çıkan birileri yok!)