“Dert nerede ise deva oraya gider. Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider. Soru nerde ise cevap oraya gönderilir. Gemi nerede ise su oradadır. Suyu bulmak istiyorsan susuzluğu elde etki, sular fışkırmaya başlasın. “ der Mevlana Hazretleri. Rabbimiz yarattığı varlıkların kabiliyetlerinin ortaya çıkmasından ve onların Kemal’e doğru yol almalarından memnuniyet duyar. Varlıkların potansiyellerini harekete geçirmeleri, yeteneklerini açığa çıkarmaları, kendileri açısından bir lezzet sebebiyken, bu durum Cenab-I Hakk tarafından da hoşnutlukla karşılanır.
Peki, insan bunu nasıl yapar?
İnsanın fıtratıdır hüzün ve keder. Nasıl bir makina fabrikasından hangi özellikte çıktı ise o görevleri yapmakla yükümlüdür. İnsanda mutluluğu bulmak için hüzün ve kederi yaşamakla yükümlüdür. Dünya da olmak aynı rüyada olmak gibidir. Nasıl görülen kabuslar geçici ve basitse başımıza gelecek olan musibetler geçicidir. Bunları bir öğretmen gibi düşünüp olmazsa gerçeği göremez ve aramak için sebepleri bulamayız. Yoksa ne önemi var hasta olduğunu bilmeyen için doktorun susuz olduğunu hissetmeyen için suyun. Bu yüzden keder ve hüzün bizim daha güçlü olmamız doğruyu arayıp bulamamız için birer nimete dönüşebilir.
Aramak bulmanın anahtarıdır. İnsan hayatı boyunca hep bir şeyler arar durur. Kimi hayallerini gerçekleştirmek için bir formül arar; ama hayatın güzelliklerini kaybeder. Kimi dayanacağı bir omuz arar. Kimi o kadar çok arar ve o kadar çok bulmaz ki aramayı bırakıp kaçmayı seçer. Buda nasip işidir. Oysa insan neyi aradığını bilirse kim olduğunu da bilir. Şu dünyada neyi aranıyorsa insan bilsin ki o aradığı da insanı arıyor. Bu uğurda atılan her adım kıymetlidir ve inanın boşuna değildir. Bazen bu yol zorlu ve çetrefilli oluyor kabul ediyorum ama şunu unutmayın bulanlar hep arayanlar oluyor.
Ben hak yolunu buldum ve başka bilmiyorum çıkar yol… Vesselam
Ne’yi Arıyorsan Sen O’sun
Köşe yazarı Hatice Akgül'ün "Ne’yi Arıyorsan Sen O’sun" isimli köşe yazısı