Dünyalık elde etmek mi, dost edinmek mi sorusuna Atalarımız, her zaman dost edinmek cevabını vermişler. Her zaman dostluğu ve kardeşliği dünya kazanımlarının önünde tutmaya çalıştılar. Peki bizlere sizlere bu soru sorulsa ne cevap veririz?
Geçmişi ile övünen, ahlaklarını ve yaşam tarzlarını dillerinden düşürmeyen, doğru bir yaşam sürdüklerinden bahsedenlerin hayatlarını hep merak ettim?.
Gerçekten konuştuklarının ne kadarlık kısmını hayatlarına geçirebiliyorlar acaba?.
Toplumumuzun temel taşı olan aile içerisinde sürekli sevgi ve bağlılıktan bahsedenler, dünya kazanımlarına geldiğinde hep haksız bir mücadelenin içinde olup, yakınlarından bir fazla mal koparabilmek ve kendini üstün gösterebilme mücadelesinde değiller mi?. Bu davlarışların sonucu aile bağları zayıflamış, bir birine kırgın ve hatta düşmanlık safasına gelmiş bir aile tablosu karşımızda durmaktadır.
Yalan, yanlış ve hırs dolu bir yaşam arzulayanlar kendilerine bir yol tutturmuşlar, üç kuruşluk dünya söylevleri ile kendilerini üç kuruşa teslim etmemişler mi. Siyasete, ticarete, alışverişlerimize ve söylevlerimize baktığımızda bu böyle değil midir.
Verilip tutulmayan sözler, vaat edilen gerçekleştirilmeyen davranışlar, alışverişlerimizde yaşadığımız yanlışlıklar, istek ve arzularımız doğrultusunda feda ettiklerimiz, öve öve bitiremediğimiz atalarımızın yaşam tarzı ile ne kadar uyumlu.
Toplumumuzda dostluğa ve kardeşliğe önem verip, CEDDİNİN ahlaklarını kabul edenleri birde alay konusu yapıp, ahmak yerine koyma cabaları, kişin ahmaklığını ortaya koymaz mı? Milletimiz iyi bilir ki, ahlaklı yaşamak ahmaklık değildir. Bu vakarlı bir duruş, hasiyetli bir yaşam, huzurlu bir ömür, toplumumuzun sağlıklı devam etmesi için yaşam nizamıdır.
Şimdi kendimize sormamız gereken soru şudur: Bizler atalarımızın yaptığı gibi dost kazanabilmek için dünyayı mı, dünyayı kazanmak için dostlarımızı mı feda etmeliyiz .Çok azını kullanabildiğimiz dünya kazanımlarımızı elde tutabilmek için, dostlarımızı feda etmeli miyiz yoksa kazanımlarımızı dostlarımızla hüsniyet içerisinde paylaşmalıyız.
Yediğimiz bir lokma ekmek, içtiğimiz bir bardak su, oturduğumuz yer bir metre karelik bir alan değil mi.Peygamberler,Firavunlar,Karunlar,Padişahlar,Cumhurbaşkanları,Makam sahipleri, Zenginler ve kendini toplumda hasiyet sahibi görenler, unutmayın öleceksiniz.
”Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya ya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalış”