14 Şubat 1878…Ulu hakan Abdülhamid Han, 1877 Aralık ayında ikinci dönemi için toplanan
Meclis-i Mebusan’ı anayasanın 7. Maddesinde verilen yetkiyle süresiz tatil etti. Kimilerine göre bu bir “istibdat” devrinin başlangıcıydı. Ancak yanlı ve yanıltıcı olmayan tarihin de gösterdiği üzere bu bir istibdat devri başlangıcı değil, Büyük Osmanlı’nın istenmeyen sonunun geciktirilmesiydi.Meşrutiyet’in ilanıyla toplanan 1. Meclis-i Mebusan’ın Türk, Arap, Kürt, Laz, Ulah, Arnavut, Boşnak, Rum, Ermeni, Bulgar, Yahudi vb. gibi birçok etnik kökenden olmak üzere 115 üyesi bulunmaktaydı. Bunlardan 69’u Müslüman
46’sı gayrimüslimdi. 1878’de tatil edilen 2. Meclis-i Mebusan’da ise 56 Müslüman
40 gayrimüslim üye bulunmaktaydı.
Yanıltıcı Tarihin AksineYüzde 50’ye yakını gayrimüslimlerden oluşan 2. Mebusan Meclisinin görev yaptığı sırada devam eden 93 harbinde Rus ordusunun Osmanlı savunmasını kırarak İstanbul’a kadar(Yeşilköy) gelmesi devletin tamamen yok olma tehlikesini ortaya çıkardı. Bu savaş sırasında mebus olan bazı gayrimüslimlerinde ayrılıkçılara ve Ruslara yardım ve yataklık ettiği de görüldü. Aynı zamanda Meclisin asli görevi olan yasa çıkarma işinin tam işlememesi ve aksine devlet aleyhinde bildiriler veren mebusların da olması hasebiyle Abdülhamid Han, Meclis-i Mebusan’ı süresiz tatil etti.
Kıbrıs Neden mi İngiliz’e “Geçici” Olarak Verildi?Şuan bile en çok toprak kaybeden padişah olduğu için eleştirilen Abdülhamid Han siyasi zekâsıyla uyguladığı denge politikası sayesinde İstanbul’a kadar gelen Rus ordusunu, Birleşik Krallığın da desteğiyle durdurdu. Berlin Antlaşmasıyla da
şimdi Bakırköy/ İSTANBUL sınırları içinde olan Ayastefanos’a kadar gelen Rus ordusu geri çekilmiş ve batıda Selanik, Üsküp, Manastır doğuda ise Doğubayazıt, Erzurum gibi bölgelerin Osmanlı Devletine tekrar verilmesi kabul edilmişti.
140 Yıl Sonra…Durumu anlamak için şuan ki TBMM ve Meclis-i Mebusan’ın sandalye dağılımına bakarak analiz yapmak yeterli. TBMM’de sandalyelerin yüzde 10’ununa sahip bir
HDP var. Meclis-i Mebusan’da ise yüzde 50’ye varan bir sandalyeye sahip gayrimüslimler var. Tabi ki bunların tümünü suçlu ilan edemeyiz fakat oldukça fazla hainin mebus olarak devlet aleyhine çalıştığı da bilinmektedir.Abdülhamid Han’ı o zaman eleştirip kızıl sultan, diktatör, despot diyenlerin torunları şuan hala aynı dili kullanmakta. Hatta daha da ileri giderek leş kokan ağızlarından torunlarına hakaret ederek aşağılık duruma nasıl düşülürün bizzat tarifini vermektedirler. HDP’nin ayrılıkçı sözde milletvekillerinin, terörist akademisyenlerin vs. tutuklanmasından da yine bu kesim çok rahatsız oluyor. Aradan 140 yıl geçmesine rağmen kullandıkları dil hiçbir zaman değişmedi. Ki değişeceğini de sanmıyorum.Ulu Hakanların, Abdülhamidlerin, vatan millet sevdalısı liderlerimiz sayesinde ezan seslerinin dinmemesi, al bayrağımızın göklerden inmemesi dileğiyle…