Son günler de öğrendikleri bilgileri kendi heva ve hevesleri ile süsleyip hakiki ilim erbabı olan insanlara dayatmaya çalışanlar, Ayet ve Hadisleri diledikleri gibi anlayarak hayatlarına tatbik edenler, seni seviyorum diye sevdiklerini dillerinden düşürmeyip arzularına ulaştıklarında bir selamı dahi reva görenlerin hal ve davranışları ile gösteriyorlar ki kendileriyle na mahrem bilgileri paylaşmak o insana yükten başka bir şey değil.
Kendi fikirlerinde inadi bir yaklaşım sergilemek cehil bir yaklaşım tarzı olarak bizlere öğretilse de bazı arkadaşların nefislerine uyarak İslam düşmanı olan Ebu Cehili bilmeden taklit etmeleri kalbimize vurulmuş hançer misali kalbimizi derinden yaralamakta.
Yıllardır edep dersi almaya çalışan bizlerin bazı yapmış olduğu yanlışlar Edep kapısını nasıl yıktığımızı aşikare bir şekilde ayın on dördü gibi bizlere göstermekte. Bu davranışlardan kurtulmanın yegane yolu gene Edepten geçmekte. Talep etmeyene kimse bir şey vermez der büyüklerimiz. Yani
kısaca EDEP Ya HU.....
Bu yazdıklarım; telefon şövalyelerine, dilinde sevgisi olduğunu söyleyip uygulaması olmayanlara, söz verip de sözünde durmayanlara, Edep sahibini ayağına çağırarak Edepsizlik edenlere, İlimi alıp Alimlik taslayanlara, köle olduğunu söyleyip köleleştirmeye çalışanlara.
Geçmişi yargılamanın dinimizde yeri olmadığını herkes bilir. Eğer ki insan geçmişi ile yargılanacak
olsaydı bu gün bizler Hz. Ömer'i evlat katili, Hz Vahşi’yi Hz Hamza’nın katili olarak konuşmamız gerekmez miydi. Yıllardır İslam geçmişi temizler söylevleri bizlerin değil mi.
Bir insanın sürekli geçmişinin irdelenmesi irdeleyenin basitliği değil midir. Daha doğru düzgün dinlemesi bilmeyen ve sürekli kendini bilgilerinin dinlenmesi ve tatbik edilmesini arzulayanlar, nefislerini insan mertebesine çıkartamamışlar ise konuşma hakkını kimden alırlar. Nerede söz gümüş ise sukut altındır sözü. Önce sonuna kadar bir dinle, sana gelen bilgilerin doğruluğunu bir araştır ondan sonra sevmeyip karşıt bir tavır sergileyeceksen gene sergile, doğru davranış bu olsa gerek diye düşünüyorum.
Bir de merakından sevdiğine sürekli soru sorarak ondan bir şey kopartıp onu satanlar yok mu. Bu durum daha vahim. Nerede Allah’ın çok soru sormaktan helak ettiği insanlar, hakkı değilken kendine alim süsü vermeye çalışanlar, itaatkar görünüp de asi davrananlar. Bu davranışlar yanlış davranışlar sohbetini yapıp yanlış davranan kardeşlerim sizlerden ricam yaşlarımız kemale erdi artık biraz nefislerimize gem vurma zamanı geldi hatta geçti bile demek istiyorum.
Fakirin kastı insanları irdelemek değil bir yanlışın anlaşılmasını sağlayarak sevgi dolu gönüllerin üzülmesi önlemekten başka bir şey değildir. İnsan kırdığı gönle girmeli ki kırılan gönül tamir olsun ve kıran huzura kavuşsun. Çünkü Edep HUZUR demektir. Huzurun yoksa eğer o zaman sende Edep kavramları gönlüne tam oturmamıştır. Bir birimizle uğraşmak yerine Güzel Ahlakı tamamlayan sevgililer sevgilisinin yolunda gitmek için hep beraber için gayret sarf edelim.
Sevdiğin kadar sevilirsin, verdiğin değer kadar değerinin olduğu Hak olanın kitabında açıkça beyan edilmemiş mi. Dilin sevdiğini söylerken aklın ellerine ,ayaklarına ve kalbine başka şeyler yaptırmasın o zaman imanında sıkıntıya düşer. İlk öğrendiğimiz şey Kalpte teslimiyet dille teslimiyeti tasdik ve bedenimizin inandığımız şeyleri yaşaması değil miydi. İnsan üzmeyin kardeşlerim üzdüğünüz insanı sevenleri de üzdüğünüzün farkında olun. Yoksa üzdüğünüz insanın etrafındakileri insanların sürekli Celal sıfatları ile karşılaşmanız içten bile değil belesiniz.
Yazımızı Peygamber Efendimizin ‘’En büyük mücahit nefsi ile mücadele edendir’’ hadisi şerifi ile bitirmek istiyorum.
Vesselam