Osmanlı’nın kurucu ailesi Savcılı Türkmen aşireti soyundan olan ve Türkiye’nin siyasi geçmişine Ankara’da siyasi perde arkasıyla da tanıklık eden ‘Beykoz’un Beyi’ Atıf Emeni’yi ilk kez bu kadar derin düşünce ve kaygılar içinde bulduk. Yaşam tecrübesiyle etkileyici mesajlar veren ancak gelecek için hiç de umutsuz olmayan Atıf Emeni ile yaptığımız röportajımızdan herkesin alacağı öğütler var.
Atıf Emeni Kimdir? Beykoz markası nasıl ortaya çıktı?
Atıf Emeni,1956 yılı doğumlu Kırşehir ili Kaman ilçesi Savcılı beldesinden bir Türkmen çocuğudur.11 pare köyden oluşur Savcılı büyük obamız. 1967’lerde Ankara’ya geldik. Bu işin alaylısıyız. Komilik, çıraklık, ustalık oradan patronluk seviyesine geldik. 1972 Mayıs ayında Çankaya Hoşdere’deki Beykoz işkembecisini kurarak başlamıştır Beykoz’un hikâyesi. İstanbul’un Beykoz semtinde paçacılar vardı. İsmini oradan esinlendik ve bu isim kabul gördü. Başarımızın sırrı ise şudur; Biz yaratılanların en kıymetlisinin insan olduğunu biliyoruz. İnsana hizmet ediyoruz. Kendi beğenip yemediğimiz hiçbir şeyi Beykoz’a gelen misafirlerimize yedirmedik. Her şeyin en iyisini kullanmaya çalıştık. İnsana yaraşır her şeyi insana veririz. Bunun için Beykoz başarılıdır. Kırşehirli olmanız nedeniyle de Ahilik kültürünü de yaşatan kurumsal bir yapınız var.
Ahilik o kadar önemli bir kurum bir sistemdir ki.. Peygamber efendimizin, “komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözüne uygun yaşar Ahiler. Ticarette ‘herkes bana gelsin, çok kazanayım’ demez ahiler. Komşularımıza de gelsin der ahiler. Ahilik bu kadar önemlidir bizim için. Bizim de rehberimiz Ahi Evran Hazretleridir.
Gençlerimiz ayakta hızlı yemek olan fast-food kültürünü benimsiyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kalkınmışlık AVM’lerle ölçülemez. 30 metrekare bir dükkanda hijyen olmaz. Fast-food dondurulmuş gıdalardır. Dondurulmuş gıdayı sabah dükkâna gelirsiniz, dondurucudan çıkarırsınız, çözülür. Eğer o gün satarsanız evet. Satamazsanız akşam çöpe atmak zorundasınız. Bu da Türkiye’de yapılmadığına göre ertesi gün bu kanser nedenidir. Dondurulmuş gıdalardan dolayı çocuklarımızın hayatları bana göre büyük riskte. Osmanlı mutfağımızdan yiyenler hastalanmaz. Hele şu corona salgını döneminde, kelle paça, ayak paça işkembe gibi çorba içenler için kolejdendir. Yemeklerimiz ilaç gibidir koruyucudur. Osmanlı mutfağı daha iyi anlatılmalıdır.
Kurumsal bir marka olarak geleceğe dair stratejik bir planınız var mı?
Acilen tarım desteklenmelidir. Şu an Türkiye, tarımda çok geride. Son zamanlarda Rusya’dan, Ukrayna’dan buğday alıyoruz, Ayçiçek yağı alıyoruz. Rusya dünyada buğdayda otoritedir. Dünyada, yanılmıyorsam buğday ihracatının yüzde 25’ini yapan ülkedir Rusya. İklimde de biz Rusya’dan daha iyiyiz. Bir an önce tarım desteklenmelidir insanların aç kalmaması için. İnan şimdi şaka gibi geliyor yakındır aç kalmamız yakın.
Peki insan kaynaklarımız konusunda ne söyleyeceksiniz?
Yeni nesil Z kuşağı diyorsunuz sanırım; Onlar çok akıllı çocuklar. İnanın o kadar zekiler ki, o kadar kafaları çalışıyor ki. Bizden çok daha milliyetçiler. Bizden çok daha zekiler. Bunlar bu sektörü ilerletirler. Sanayiyi de ilerletirler. Çok iyi şekilde ülkeyi de yönetirler. Ama biz onlara fırsat vermeliyiz. Çocuklarımıza fırsat vermeliyiz. Bu ülkeden çocuklar gidiyorlar. Onları durdurmalıyız. Nereye gidiyorsunuz siz? Onları durdurmalıyız.12 Eylül 1980’den önce sağ-sol davası vardı. O sağ-sol davasında ölen çocuklar vardı. Herhalde onlar 1967 kuşağıydı. Ölen çocuklar vardı. Orada düşünürdüm hep. Bu ölen çocuklardan içlerinde bir tane lider var ise ki lider yüz yılda bir çıkıyor. Lider var ise o da ölüyorsa ‘ya rabbi bu ne korkunç şey’ derdim. Şimdi bu gençlerde de aynı kaygıyı taşıyorum. Böyle bir lider var ise o da gidiyorsa yarınımız ne olacak?
Özellikle gençlerimize bir mesajınız var mı?
En önemli mesele bu bence. Gençlerimize buradan sesleniyorum; Yavrularım ülkeden gitmeyin! (ağlıyor) Bunu söylerken çok üzülüyorum. Ülkeden gitmeyin! Bu ülkenin size ihtiyacı var. Bizim size ihtiyacımız var. Gitmeyin ülkenizden. Eğer biz bu bağımsızlığımızı devam ettirebileceksek, bu konumu devam ettirebileceksek ülkemizin gençlerine ihtiyacımız var. Bu ülkeyi yöneten devlet büyüklerine de söylüyorum; Gençleri göndermeyin sahip çıkın. Yarın çok geç olabilir. Bir kişi diyorum bir kişi, bunların içinde, yüz yılda yetişen bir lider, bir tane yetişiyor, gidiyorsa yazık oluyor. Ülke bitiyor.
Büyük bir aile olan Türk milletine insanlarımıza neler söylemek istersiniz?
Gençlerimize ailelerimize şunu söylemek isterim; Yarından umutsuz olmayın. Çok büyük badireler de atlattık Türk milleti olarak. Bu krizin içinden de çıkarız. Ama hep beraber çıkarız. Bırakıp giderek değil. Birbirimize kenetlenerek çıkacağız. Ümitsiz değilim ben. Bu ülkenin kaynakları çok. Bir Fırat nehrinin debisi kadar bir kaynak var, akıyor ülkemize. Biz bu krizden kurtulacağız.
Haber: Abdurrahman Keskin