Bir çocuğun gözyaşları!
Bir çocuğun gözyaşları;
Dünya'nın ilk çocuğu doğuyor. Ve Dünya tarafından el üstünde tutuluyor. Her canlı ona güzelliklerle dolu hürmet ediyor. Aslanlar ise ilk insan çocuğunu koruyor. Maymunlar ise en güzel ağaçların enmi en güzel dallarından topluyorlar meyveleri, sırf onun için. Ayılar en besili balıkları tutmuş getiriyorlar önüne. En renkli, ve en güzel kokulu çiçekler onun adımlarını attığı yerlerde çıkıyorlar, arılar bu çiçeklerden bal yapıp ona sunuyorlar. Her gün gülen çocuk, her şeyin en iyisine sahip olduğu doğada bir gün gökten inen yetişkin bir adam görüyor. Aralarında ne oluyorsa çocuk ağlıyor. Dünya'nın ilk çocuğu, Dünya'nın ilk gözyaşlarını döküyor.
Uzak bir zamanda bir kentte çocuklar top oynuyorlar. Üzerlerindeki her kıyafet fakirliklerinin imzası olarak bir kaç beden büyük. Çocuklar koşuyorlar, gülüyorlar, düşüyorlar ve kalkıp yeniden koşuyorlar, sanki az önce uzayda salınan devasa bir kaya parçasına kafalarını çarpmamışlar gibi. Bir yerden bir ıslık duyuluyor ve çocukların ağlamaya fırsatı olmadan yanmış, parçalanmış cesetlerinden duman tütmeye başlıyor. Büyüyemeyen çocuklara artık bütün kıyafetler büyük, ama bir sonraki sene giyemiyorlar.
Başka bir zaman, başka bir yerde bir devrim oluyor. Halk anlıyor ki halkmış, anlıyor ki baştaki bir alttaki binden güç alırmış, sonra bini ezermiş. Çekiliyor altından, kesiyor kralın başını. Bin kişi eziyor bir kralın kellesini. Kelleden geriye bir prens, binden geriye alınamamış hınç kalıyor. Onlar da hınçlarını çocuk prensin kellesinden alıyorlar. Kesildikten sonra birkaç saniye daha içinde hayatta kalan çocuk başından bir çift çocuk gözyaşı akıyor.
Bir çocuk yatağında uyuyor. Bir kapı çalıyor. Bir kapı kırılıyor. Bir anne, bir baba öldürülüyor. Çocuk uyanıyor, yeniden uyutulmak için. Çocuk uyanıyor, ayrı başka bir yerde, başka bir evde. Dövülüyor, işkence görüyor, çalıştırılıyor, dilendiriliyor, ve tekrar dövülüyor. Uyuyor ve en güzel rüyasında bile sadece diğerlerinden daha az ağlıyor.
Bir çocuk doğuyor. Zenci oluyor, Yahudi oluyor, Meksikalı oluyor, Hristiyan oluyor, Müslüman oluyor, Çin'e gidiyor Tibetli oluyor, Türkiye'ye gidiyor Kürt oluyor. Çocuk "Merhaba!" diyor, geri gelen selam tırnak kadar bir metala kazınmış. Ağlayamadan düşüyor yere. Gözyaşları değil, kan akıyor, anası kan ağlıyor, babasında intikam alev alıyor ve başka bir sürü çocuk hep ağlıyor.
Bütün bu kabuslardan uyanıyor bir çocuk. Ölmemiş. Bomba atılmamış futbol sahasına. Prens olmamış. Kellesi alınmamış, bir çocuğun onları tutsak edeceğini sanan, özgürlüğe hasret halk tarafından. Uyandığında anne babasının yanında uyanmış, ağlamamış hayatı çalındı, annesi babası çalındı diye. Nasıl isterse öyle doğmuş, herkese selam vermiş. Bu sefer geri gelen selam yüzlere, gözlere yazılmış, görülemeyecek kadar hızlı bir metal parçasında değil.
Bütün bu kabuslardan farklı bir şey olmuş çocuğun uyandığı dünyada. İlk çocuk ağlamamış. Gökten inen Adem ilk günahın elmayı yemek değil, bir çocuğu ağlatmak olduğunu anlamış. Çünkü anlamış ki bir çocuğun ağlaması bütün dünyayı, bütün zamanları zehirlemeye yetermiş.
Benim için artık nerede bir çocuk ölse orası Gazze'dir.
Bir bebek bir yaşına girerken ağzına emzik değil,Kurşun taşıyorsa orası Gazze'dir.
Gördüm ağlaşan çocuklar, ve bir çok çocuk yitirmişler babalarını ..
Bir Çocuğun gözyaşları tüm Gazzeyi değil tüm Turkiyeyi Yankıladığı kadar Onlarca Anne ve Babaların yürekleri Kanıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.