Esir düşen Osmanlı askerlerinin mektupları torunlarına ulaştırılıyor
KIRIKKALE (AA) - O dönem adı Hilal-i Ahmer olan Türk Kızılayın arşivinde Balkan Savaşı'ndan Kurtuluş Savaşı'na kadarki süreçte esir düşen Osmanlı askerlerine ve Osmanlı'nın esir aldığı yabancı askerlere ait 308 bin 645 esir kartı bulunuyor. Bu kartlardaki bilgiler, 75 esir defterinde tutuluyor ayrıca çeşitli sebeplerle sahibine ulaştırılamayan yaklaşık 30 bin mektup, Kızılayın arşivinde titizlikle korunuyor. Barınma, yiyecek, ilaç ve giyecek gibi birçok alanda dünyanın her yerinde ihtiyaç sahiplerinin yanında bulunan Türk Kızılay, savaş döneminde vatan topraklarından çok uzakta olan askerlerin mektuplarını, Osmanlıcadan Türkçeye çevirerek yakınlarına ulaştırmaya başladı. Bu kapsamda, Türk Kızılay ilk olarak, Genel Müdür İbrahim Altan ve beraberindeki heyetle, Kırıkkale'nin Çelebi ilçesine bağlı Karaağaç köyünden Hacı Dede'nin 1914'te Birinci Dünya Savaşı'nda Yemen'de İngilizler tarafından esir alındıktan sonra ailesine yazdığı ancak dönemin koşulları gereği ulaştırılamayan mektubunu torununa teslim etti. Hacı Dede'nin esir kampından ailesine yazdığı mektupta, "Üç senedir esir bulunuyorum. Şimdiye değin memleketim canibinden hiçbir mektup alamadım. Bundan dolayı tahsil eden ahval-i müellimemi (çileli halimi) hiçbir suretle tarif edemem. Lütfen atideki adrese bil-müracaa pederim Süleyman Ağa’nın hayat ve mematından ber-haber yetiştirmenizi kemal-i ehemmiyet suzişle istirham eylerim efendim." ifadeleri yer alıyor. Genel Müdür İbrahim Altan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 11 Haziran 1868'de kurulan Türk Kızılayın kuruluşunun bu sene 153. yılının kutlandığını söyledi.
Derneğin ilk etapta özellikle savaşlarda yaralanan ve hasta askerlerin ihtiyaçlarını gidermek ve tedavi etmek için kurulduğunu anlatan Altan, şöyle konuştu: "1877'de Hilal-i Ahmer adını alıyor. O tarihten itibaren de Osmanlı-Rus Savaşı, Trablusgarp ve tüm cephelerde görev yapıyor. Kurucularımızdan itibaren bu aziz ve kutsal müesseseye hizmet veren ve ahirete göçen bütün büyüklerimize ve bütün bağışçılarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz. Halen görev yapan ve hayatta olan, bağışlarıyla destek olan herkese sıhhat ve afiyet diliyoruz. Bu kurum ülkemiz ve dünya için çok kıymetli bir kurum. Türk Kızılay, bütün insanlığın ızdırabını giderme odaklı, insanlığın dertleriyle ilgilenen, gerek olağan durumlarda gerekse olağanüstü hallerde, afetlerde ve savaşlarda hizmet eden çok kıymetli bir kurum."
"308-309 bin civarında esir kartı var"
Altan, Türk Kızılayın çok derin bir tarihi olduğunu, bu tarih içerisinde aldığı görev ve vazifelerin bulunduğunu aktardı. Bu vazifelerden birisinin de 1912'den itibaren Osmanlı Devleti'nin savaşlarda vermiş ya da almış olduğu esirlerin süreçlerini takiple ilgili olduğunu vurgulayan Altan, şöyle devam etti: "1912'de esirler şubesi kuruluyor. Bu şubeyle dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Osmanlı esirlerinin süreçlerini takip ediyorlar. Kim nerede, bunların kayıtları tutuluyor, takip ediliyor ve hem onların aileleriyle olan irtibatları hem de ailelerin onlarla olan irtibatları sağlanıyor. Elimizde yaklaşık olarak 308-309 bin civarında esir kartı var. Şu anda bunları Latinize ediyoruz. Hemen hemen yarısına geldik. Bunların yanında bu süreçte esirlerin ailelerine veya ailelerin esirlere yazmış olduğu mektuplar var. Bu mektuplardan bir kısmı maalesef dönemin şartları gereği ulaşamamış. Bu ulaştırılamayan mektupları arkadaşlarımız ve arşiv müdürlüğümüz çalıştı ve hepsini Latinize etti." Altan, hangi mektubun kime ait olduğunu artık gayet rahat anladıklarını ve bunları ailelere ulaştırmak için de çalışma başlattıklarını belirtti.
"Çok kıymetli bir hazine bulmuşçasına seviniyorlar"
Bunların içerisinde tüm bilgileri net olan, 1914'te Yemen'de esir düştükten sonra bugünkü Myanmar ülkesinin Şivebo bölgesinde kampa götürülen Hacı Dede'ye ait bir mektup bulunduğunu anlatan Altan, şunları kaydetti: "Orada 3 yıl kalmış. Bu süre içerisinde ailesiyle irtibat kuramamış. Sonra yazmış olduğu mektup Hilal-i Ahmer'e gelmiş fakat dönemin şartları gereği maalesef teslim edilememiş. Latinize ettiğimiz 30 bin mektuptan birini, arkadaşlarımızın aileyi bulmasıyla geldik ve torununa teslim ettik. Torunun adı da Hacı Dede. Ailenin elinde de bir bilgi yoktu. Sadece dedelerinin esir olduğunu ve esaretten geldiğini biliyorlar. Şimdi ellerinde çok çok kıymetli bir belge oldu. Yaklaşık 103 yıl gecikmiş bir mektup. Torunu yaşıyor, torununun torunu var. Hepsi buradalar ve mutlu oldular. Çok kıymetli bir hazineyi bulmuşçasına seviniyorlar. Bundan sonraki nesillerine de bu hazineyi aktaracaklar." Hacı Dede'nin torununun oğlu Mehmet Kuzucu da "Rahmetli Hacı dedemiz bize esir olduğu dönemde bir mektup yazmış. Mektubu bize teslim ettikleri için Türk Kızılaya çok teşekkür ederiz. Allah razı olsun. Şimdiye kadar haberimiz yoktu. Çok duygulandık, ilk defa böyle bir şeye şahit olduk. Genel müdürümüze ve çalışanlarına teşekkür ediyoruz. İlk duyduğumuzda mektubu şok geçirdik. Ne diyeceğimi bilemiyorum, kusuruma bakmayın, çok heyecanlandım. Dedemin yattığı yerlerde nur gölü olsun." diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.