İşçimizin hakkını istiyoruz
Yaşar, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Ülkemizin en büyük sanayi kuruluşu olan TÜPRAŞ, yıllardır ürettiği katma değer ve ekonomiye yaptığı katkılar ile sanayimizin lokomotifi konumundadır. Son dönemde yapılan yatırımlarla TÜPRAŞ’ın bu pozisyonu perçinlenmiş ve kuruluşun ülkemiz ekonomisi için stratejik değeri daha da artmıştır. TÜPRAŞ’ın 2018 yılında cirosu bir önceki yıla göre %64 oranında artmış ve 88,6 milyar TL’ye ulaşmıştır. Faaliyet kârı %18 artışla 5,7 milyar TL’ye çıkmıştır.”
“Ekonomideki olumsuz şartlar ve dünya rafinaj sektöründeki olumsuzlukların yaşandığı ve şarj düzeyinin (üretimin) planlı olarak düşük tutulduğu 2018 yılında kârlılığını korumuştur. Şirketin net kârı yıllık 3,8 milyar TL düzeyinde gerçekleşmiştir. TÜPRAŞ, ülkemizin en fazla katmadeğer üreten şirketi durumundadır. Çalışan başına üretilen katmadeğer istikrarlı biçimde artmaktadır. TÜPRAŞ’ın finansal göstergelerindeki olumlu tablo ve faaliyetlerindeki güçlü seyir, kuruluşun yüksek net rafineri marjı ve bölgedeki rakip rafinerilere göre daha yüksek nihai ürün üretebilme kapasitesi ile ilişkilidir. Ancak rafinerilerin bu özelliği, tablonun sadece bir kısmını açıklamaktadır.”
“TÜPRAŞ'ın ülkemizin en önemli sanayi kuruluşu haline gelmesinde ve faaliyetlerini istikrarlı bir şekilde sürdürmesinde, tesislerde çok fazla risk altında fedakarca çalışan işçilerin katkısı büyüktür. Son derece nitelikli bir işgücüne sahip olan TÜPRAŞ’ta çalışanlar sendikalı kimlikleriyle işyerine ve işine sonuna kadar sahip çıkmaktadır. TÜPRAŞ işçisi ve sendikamız, Ocak ayında başlayan ve 2019-2020 dönemini kapsayacak toplu iş sözleşmesi müzakerelerine de bu bilinç ve hassasiyetle yaklaşmaktadır.”
“Ancak TÜPRAŞ işvereni, sözleşme sürecinde müzakereye açık olmayan bir tavır içerisindedir ve dayatmacı bir tutum takınmaktadır. Son olarak 22 Mart 2019 tarihinde yapılan sözleşme görüşmelerinin 5. oturumunda da, işverenin bu tavrı nedeniyle herhangi bir maddede uzlaşma sağlanamamış ve görüşmelerde ilerleme kaydedilememiştir. TÜPRAŞ işvereni, önceki sözleşme döneminde olduğu gibi, sözleşme kapsam süresini 3 yıla çıkarmak, vardiya sisteminde ve ücretli mazeret izni hükümlerinde değişiklikler yapmayı hedeflemektedir. İşveren sözleşme sürecinde, işçinin kazanımlarını tırpanlamak ve rafinerilerde çalışma düzenini değiştirmek istemektedir.
İşveren bunu yaparken TÜPRAŞ ile aynı sektörde faaliyet göstermeyen Petkim’in vardiya düzenine geçilmesini teklif etmektedir. Oysa TÜPRAŞ’ta yıllardır uygulanan oturmuş bir vardiya sistemi bulunmaktadır. Bu taleplerinde ısrarcı davranarak müzakereleri tıkanmanın eşiğine getiren işveren, yüksek kârlılığa sahip TÜPRAŞ’ta hak ettiğini almak isteyen işçinin ücret zammı talebini, uzlaşmaz tavrının bahanesi yapmaya çalışmaktadır. Aynı bahaneyle işveren, müzakerelerde ücret zammı maddesinde kendi teklifini dahi sunmuş değildir.
İşverenin sözleşme sürecinde benimsediği bu anlaşılmaz tavrın ve yasal müzakere sürecinin sonlarına yaklaşılmasına rağmen teklif sunmamasının arkasında ne olduğu açıklanmalıdır.
“İşverenin bu dayatma ve ısrarlarına karşı, 25 Mart Pazartesi günü TÜPRAŞ’ın İzmit, Aliağa, Kırıkkale ve Batman Rafinerilerinde eş zamanlı olarak uyarı amaçlı 2 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirdiğimiz bu eylemle ortaya koyduğumuz uyarılar, 28 Mart Perşembe günü yapılacak müzakere oturumunda dikkate alınmadığı takdirde eylemlerimiz artarak devam edecek, TÜPRAŞ işçisinin tepkisi daha sert olacaktır. Petrol-İş, genel merkezi, şubeleri ve tüm örgütüyle TÜPRAŞ işçisinin mücadele ve eylemlilik noktasında koyacağı iradenin arkasındadır. İşvereni müzakerelerde yapıcı bir tavır almaya ve çalışma barışını korumak adına sorumlu davranmaya davet ediyor, önceki sözleşme döneminde de gündeme getirdiği 3 yıllık sözleşme ve çalışma sistemindeki değişiklik dayatmalarından vazgeçmeye çağırıyoruz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.