Kırıkkaleli sağlıkçı kadın , polis eşi tarafından zorla alıkonulup vuruldu
“ZORLA ALIKOYDU, ACIMADAN VURDU!”
Kırıkkaleli sağlıkçı Sevginur Aktaş (22) olaydan 18 gün önce hayatını, polis memuru Müslüm Aktaş (27) ile birleştirmişti. Eşinin tabancasından çıkan kurşunla başından vurularak yoğun bakıma kaldırılan Sevgi Aktaş, olayın ardından tutuklanan eşinin kendisi hakkında intihar ettiğine yönelik yaptığı açıklamaları yalanlayarak olayın yaşandığı günü anlattı; "Balayından döndükten sonra eşimin ailesine el öpmeye gittik. Daha sonra Kırıkkale'deki ailemin yanına el öpmeye gitmek istediğim için tartışma çıktı. Zorla alıkoydu ve sonra da acımadan vurdu. Bizde boşanma yoktur diyerek vuruldum. Bir kurşun sana bir kurşun bana dedi vururken. Asla intiharı kabul etmiyorum. Hem psikolojik hem fiziksel şiddete uğradım. Kafamdan vuruldum. Beni kanlar içerisinde battaniyeye sarmışlar ambulansa koyup göndermişler. Ben tek başıma yaşam mücadelesi verdim. Çok ağır bir tedavi alıyorum. 22 senedir içmediğim ilacı 5 aydır içiyorum. Ayakta durmakta zorlanıyorum" dedi.
TEKERLEKLİ SANDALYE İLE TABURCU OLDU
Olay, geçtiğimiz yıl 13 Eylül’de meydana geldi. Ankara’nın Keçiören ilçesinde yaşanan olayda Aktaş çiftinin evinde silah sesi duyan komşular polise haber verdi. Olay yerine gelen ekipler Kırıkkaleli Sevginur Aktaş’ı başından vurulmuş şekilde yaralı olarak buldular. Ağrı yaralı olan Kırıkkaleli Aktaş Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Eşinin intihar ettiğini iddia eden eş Müslüm Aktaş ise çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Olayın ardından yaklaşık 2 ay süren yoğun bakım sürecini atlatan Kırıkkaleli Aktaş, servise alındıktan sonra polise verdiği ilk ifadesinde intihar etmediğini, Kırıkkale’deki ailesinin yanına gitmek istediği için eşi ile tartıştığını ve bu sebeple vurduğunu ileri sürdü. Hastanedeki tedavisi tamamlanan; ancak başından vurulması nedeniyle beyninin hasar görmesi sonucu yürüyemeyen ve görme sorunu yaşayan Kırıkkaleli Aktaş, tekerlekli sandalye ile taburcu oldu.
“ADALETİN YERİNİ BULMASINI İSTİYORUM”
Olaydan önce hastanede korona virüsle mücadele ettiğini anlatan Aktaş, "Korona virüslü hastalara bakıyordum. İncecik bir damardan 10 tüp kan alıyordum. Bana bunu yapamaz. Sırf mesleğini riske atmamak için benim intihar ettiğim yalanını uydurdu. İşime gitmek çalışmak istiyorum. Bir kadın olarak kimseye muhtaç olmadan ayakta kalmak, kimseye muhtaç olmadan yaşamak için çok uğraştım, bir zalimin kurşununa gitmek istemedim. Sadece Sevginur olarak değil, intihar adı altında vahşice öldürülen bütün kadınların adına konuşuyorum. Adaletin de yerini bulmasını istiyorum. Yaşadığım sürece hakkımı savunacağım. Şükürler olsun ben yaşıyorum, adaletin yerini bulmasını istiyorum. Yarın öbür gün dışarı çıktığında bana bir şey yapmayacağının garantisini kim verebilir?" şeklinde duygularını dile getirdi.
“KIZIM BENİM GÖZBEBEĞİM”
Kırıkkaleli baba Neşet Ayçiçek, kızının çok acılar çektiğini ve hayatta kalmasının bir mucize olduğunu belirterek, "İlk müdahalede doktorların 'yüzde 2 yaşama şansı var' dediği durumdan bu hallere getirdik kızımızı. Ama o günden beri hastanelerden çıkamıyoruz. Her gün acı çekiyor. Bir insanı bir odaya hapsederseniz de her gün işkence yaparsanız ya her gün o acıları yaşıyor. Benim kızım intihar edecek bir kız değil. Çünkü hayatta intihar etmesi için en ufak bir sebep yok. Hayatı seven, yaşamayı seven bir çocuk. Nişanlılık sürecinde bir takım ters giden olaylara şahit oldum. Olayı bozmaya çalıştım; ama mani olamadım bu evliliğe. Çocuk aşırı kıskanç. İlk evlendiğimde çocuğum olmadı. 7-8 yıl doktorlarda uğraşarak kızımı buldum. Kızımın yanından bugüne kadar ayrılmadım; o benim gözbebeğim, ilk aşkım her şeyden çok seviyorum onu. Ankara'ya atandı Kırıkkale'deki evimi kapattım peşinden geldim. İşine bile ben götürüyordum. Otobüse bile bindirmeye kıyamıyordum. Bu davanın sonuna kadar peşindeyim. Müslüm Aktaş kızımı da bizi de mahvetti. Hakkımızı arıyoruz. Allah'a şükür kızım hayata geri döndü başına geleni anlattı. Şu an tekerlekli sandalyede, bacakları zor tutuyor" dedi.
“AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTİYORUZ”
Sevginur Aktaş'ın Avukatı Arzu Gül ise olay günü müvekkiline önce psikolojik ve fiziksel şiddet uygulandığını daha sonra da öldürme kastıyla ateş edildiğini ileri sürdü. Avukat Gül, "En acı olanı da şu; hiçbir pişmanlık duymuyor. 112'yi dahi aramıyor. Komşuları silah sesiyle beraber kapıya dayanıyorlar. Kendisi bu esnada ellerini yıkıyor bunu kendisi de beyan ediyor. Komşuları ambulansa bindiriyorlar. 'Kasten öldürmeye teşebbüsten' ağırlaştırılmış hapis cezası istiyoruz. Telefonunu o gün zorla elinden alıyor, burada yağma suçu oluşuyor, hürriyeti tahdit var, daha öncesinden devam eden birtakım olaylar var. Biz bu konularda savcılığa gerekli dilekçelerimizi verdik. Yakın zamanda davanın açılacağını düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.