Kudüs…
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e nice peygamberin ayak bastığı, büyük medeniyetlerin izini barından, melikler, sultanlar, komutanlar ve nice âlimlerin adının taşına toprağına kazındığı şehir… Davud Peygamber’in fethettiği, Süleyman Peygamber’in şekillendirdiği, İsa Peygamber’in göğe, Hz Muhammed’in Mirac’a yükseldiği yer aynı zamanda paylaşılamayan topraktır Kudüs(Uğurluel,2016:12).
Birçok defa yönetimi el değiştiren Kudüs, M.Ö. 993 yılında Davud Peygamber tarafından fethedilmiş ve dinler tarihi açısından bu olaydan sonra önem kazanmıştır. Yıllarca önemli insanlara ev sahipliği yapan bu kutsal şehrin tarihinden ziyade size anlatmak istediğim asıl mesele 1244’te son kez Müslümanlar tarafından ele geçirildikten 673, Yavuz Sultan Selim Han’ın bir diğer Müslüman devlet olan Memlüklülerden almasının üstünden de 400 yıl geçtikten sonra İngilizlere teslim edişimizdir.
Teslimiyet Birüssebi’den başladı…
Peki, nasıl cereyan etti bu teslim süreci? Teslim etmek derken de insanın içi acımıyor değil aslında. Ama maalesef teslimiyetten başka hiçbir şey değildi bu. İngilizler, 1917 yılında Sina yarımadasında Osmanlı Birliklerini püskürttükten sonra hedef olarak Filistin yani Kudüs’ü belirlediler. Öyle ki 25 Aralık tarihinde kutlanan Noel bayramına kadar Kudüs’ün alınması ve Noel’in orada kutlanması emri verilmişti. İngilizlerin kabataslak planı 20-25 Aralık tarihleri arasında Kudüs’ü almaktı. Kudüs’ü alacaklar ve 3. Haçlı seferinde Selahaddin Eyyubi tarafından bozguna uğratılan “Aslan yürekli Richard’ın”(İngiltere Kralı) yarım bıraktığı işi tamamlayacaklardı. İngilizler, bu planlamalar dâhilinde Mart ayında Gazze’ye ilk harekâtı Nisan ayında ise ikinci harekâtı başlattılar. Ancak Osmanlı orduları ile karşılaşan İngilizler bu iki savaşta da tam bir fiyasko yaşadılar. Ancak vazgeçmeyen İngiliz, ordunun başına güçlü bir komutan olan Allenby’i göndererek üçüncü bir saldırı başlattı. Son olacak olan bu saldırı, Albay İsmet(İnönü)’in savunduğu Birüssebi’ye yapıldı. Bu saldırıda, yarım günlük bir savunmadan sonra diğer sıradan askerlerin aksine Albay İsmet’in ve mahiyetinde ki komuta kademesinin geri çekilmesiyle İngilizlere Kudüs’ün yolu açılmış oldu ve binlerce şehit verildi(31 Ekim). Birüssebi’nin düşmesiyle, İngilizler Gazze’ye yöneldi ve çatışmalar sonucunda Osmanlı Ordusu Albay Refet(Bele)’in savunduğu yer olan Gazze’den de çekildi(7 Kasım).
Gaflet ile Aşçılara Verilen Anahtar…
Gazze’den Kudüs’e doğru ilerleyen İngilizler Kasım ayının sonunda artık Kudüs’e ulaşmıştı. Kudüs’ün dışında şuan Samuel Peygamberin kabrinin de olduğu tepeye kadar gelmişlerdi. Kasım 21’de yapılan bir saldırıda Kudüs’e hâkim bir tepe olan burası İngilizlerin eline geçti. Osmanlı Kuvvetleri bu hâkim tepeyi ele geçirmek için çaba sarf etse de Osmanlı komuta kademesi çoktan gaflete düşmüştü. Artık ağızlarında şu laf dolanıyordu… “ARABIN MEMLEKETİ BİZE NE? BİZ GİDİP ANADOLU’YU SAVUNALIM…”
Kudüs’ün savunmasında etkili isimler olan Ali Fuat Paşa(Cebesoy), Fevzi Paşa(Çakmak), Refet Paşa(Bele) gibi isimlerin fikirlerine ve hatta ağızlarına sirayet etmiş bu düşünceler dolayısıyla olacak ki Fevzi Paşa’nın verdiği geri çekilme ve “teslimiyet” emriyle, 8 Aralık gecesi savaş dahi yapmadan ordularımız geri çekildi. Kudüs şehrinin anahtarı da Belediye Başkanı El-Hüseyni tarafından İngiliz ordusunun aşçılarına verildi. Evet, doğru duydunuz “Aşçı”.
Cumhuriyetimizin kurulmasında büyük emekleri olan bu zatı muhteremlerin, Kutsal belde Kudüs için biraz daha çaba sarf etmelerini beklerdik. Belki o günlerde o toprakları “Arabın memleketi” diyerek bırakmasak; Şaron, Peres, Netenyahu ve Trump gibilerle uğraşmak zorunda olmayacaktık…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.