Müstebit, Kızıl Sultan, Diktatör
Sıfat bazen “Müstebit” oldu, bazen “Kızıl Sultan”, bazen ise “Diktatör”…
150 yıldır her dönemde sahneye koyulan bir oyundu bu… Farklı dönemlerde farklı isimlerle tartıştırılsa da mevzu hep aynıydı. Mevzu ne miydi? Elbette ki vatan topraklarıydı. Vatanı için canından feragat edecek halkın oyalanmasıydı.
Bu oyun 150 yıl önce yani Cennetmekân II. Abdülhamit Han döneminde sergilenmeye başlandı. Onun aleyhinde yıllarca yurt dışında yayınlar yapıldı. Ermeni ayaklanmasını bastırdığı için Kızıl Sultan denildi. Yaptığı her icraata karşı gelindi; zorbalıkla, tiranlıkla suçlandı. Hasta adamı kurtarmak için birçok önlem aldı ama Bu önlemlere de karşı gelindi, Müstebit denildi. Müstebit yakıştırmasına sebep olan bu önlemler ise hasta adamı 35-40 yıl daha ayakta tuttu.
Sizlere Ulu Hakan’ı daha iyi anlamak için sadece bir örnek vereceğim. II. Abdülhamit tahttan indirildikten sonra İttihat Terakkinin ilk icraatları Ulu Hakan’ın yaptığı işlerin tam tersini yapmak olmuştu. Bunlardan birisi de, sürgün yeri şimdiki Arap toprakları olmasına rağmen yıllarca İstanbul’da tutulan bir adamın görevlendirilmesiydi. İttihat Terakki hükümeti kurulduktan sonra, İstanbul’da tutulan bu adam Mekke Emiri yapıldı. Bu zerzevat kim diye soracak olursanız Osmanlı Devleti’ni İngilizlere satan “kaypak adam” Şerif Hüseyin’den başkası değildi.
1.Abdülhamit Han’a yapılan bu oyun sadece 9 yıl sonra Peygamberimizin gül kokulu kabrinin bulunduğu Medine’yi; Mondros’a, Şerif Hüseyin gibi kaypaklara, açlığa, susuzluğa rağmen 2 yıl 7 ay savunan Fahreddin Paşa’ya yapıldı ve olay şu şekilde gerçekleşti;
Fahreddin Paşa’nın yaptığı müdafaa büyük başarı sağlayınca Medine’yi savunan şanlı askerleri caydırmak için İstanbul’dan satılmış bir paşa geldi. “Mondros imzalandı, silahları bırakıp gidin sizin bu Arap topraklarında ne işiniz var?” gibi saçma fikirlerle askerlerin düşüncelerini kirletmeye çalıştı. Karşı çıkan çok asker oldu fakat onlara da “Fahreddin Paşa burada –Krallığını- kuracak, kendi krallığını kendi kursun siz evlerinize dönün” diyerek amacına ulaşmak istedi. Üçer beşer kandırdığı askerler Anadolu’ya döndükten sonra ise bir gece baskını neticesinde gül kokulu Medine Şerif Hüseyin’e yani İngiliz kontrolüne geçti ve oyun bir kez daha başarılı oldu.
Cumhuriyet döneminde olmadı mı bu oyunların devamı sanıyorsunuz? Tabi ki oldu.
Önce “Üniversite öğrencilerini kıyma makinesinde öldürüyor” ,“12 uçak dolusu altınla kaçarken yakalandı” iftiraları ile Adnan Menderes’in idamına sebep olacak 27 Mayıs darbesi yapıldı. Sonra, ”ÖZAL SİVİL DİKTATÖR”, “ÖZAL’IN TEK ADAM OLMA HEVESİ”, “ÖZAL’I ONURSUZCA İNDİRİRİZ” gibi manşetler ve iftiralarla Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a yapıldı.
Yukarıda anlattığım olaylar ve oyunlar silsilesi bugün yaşananlara ne kadar da benziyor değil mi?
Takdir sizin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.