Nereye doğru gidiyoruz?
Sürekli şikayetler, olumsuz düşünceler, yapılan yanlışları iyi gösterme çabaları, hakikatleri söyleyememe, taraflı şiddet şikayetleri, ekonomik tartışmalar, geçim çabaları, makam kapma gayretleri, siyasetin bir birimden memnuniyetsizliği, çekememezlikler, cesaretin kırılması, kırma ve kırılma korkusu vs. gibi bir çok bilim dalı olmaya namzet hayatımızın tamamını kaplayan bir yaşam tarzımız var artık.
Tamamen kaygılarla dolu yaşanan hayatlar aile içi huzursuzluğa zirve yaptırırken erkeğin kadına, kadınında erkeğe uygulamış olduğu bedeni ve psikolojik şiddet ana haber bültenlerinin manşet haberleri haline gelmiş durumda. Aile içi şiddet konuları işlenirken sadece kadına uygulanan şiddetin sürekli konu edilmesi sürekleri erkeklerin suçlu gösterilmeye çalışılması ne kadar yanlış ise kadına şiddet de bir o kadar yanlış. Etki olmadan tepki asla olmaz. Konular işlenirken etkilerinin de araştırılarak sebeplerin ortaya konması gerektiği düşüncesindeyim.
İnsanların ahlak kavramında iyice uzaklaştığı bu zaman diliminde dede olması gereken bir şerefsizin gelinine sarkıntılık etmesi, torunu bilinen 3 yaşında ki bir kız çocuğunun kendi çocuğu çıkması ve ona da tecavüz ederek öldürmesi ahlaksızlığın hangi boyutlara geldiğini gözlere önüne sermektedir. Hakikaten, nereye doğru gidiyoruz?
Köşe yazısının devamını okumak için tıklayınız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.