Ayet ile büyüyen fasulye!
Kurtuluş Savaşı kazanılmış, yepyeni bir devletin temelleri atılmıştı.
‘’Tam bağımsızlık’’ yolundaki en büyük araç eğitimdi.
Bilim ve sanatın ışığı köylere taşınmalıydı ki, halkın yüzde 80’i o zamanlar köylerde yaşıyordu.
Köylüyü gericilik ve bağnazlığı temsil eden ağaların elinden kurtarmak gerekiyordu.
Mustafa Kemal Atatürk, askerliğini çavuş olarak yapmış okuma yazma bilen gençlerin kendi köylerinde eğitmen olarak görevlendirilmesini ister.
Bu konuda çalışmalar ve araştırmalar yapan İsmail Hakkı Tonguç sorumlu olur.
Tam seksen beş genç kendi köylerinden çağırılarak Eskişehir Çifteler Kasabası’nda eğitime alınır.
Altı ay süren eğitimler sonunda tahta bavulları ile görev yapacakları köylere yola çıkan ilk eğitim ordusu, daha sonra öğretmen yetiştirilen okullar ile daha da büyür.
Asker dünyaya kazandığı zaferle bağımsızlık mesajı vermiş, şimdi sıra eğitim ordusunun tam bağımsızlığı sağlamak için görevi başlamıştır.
Kula kulluk, bilgisizliğe mahkumluk yapan halk, eğitimle aydınlanıp bilim adamları yetiştirerek, cumhuriyeti bağımsızlıkla birleştirerek yeni devletlerine sonsuzluğu kazandıracaktı.
Atatürk, ‘’Öğretmenler gelecek nesiller sizin eseriniz olacak’’ demişti ve onun ölümünün ardından özüne dönen Türk milletini yeniden karanlığa hapsetmek isteyenlerin en büyük düşmanı da öğretmen yetiştiren Köy Enstitüleri olacaktı.
Köy Enstitüleri 19 bin öğretmen yetiştirmişti. Buna ek olarak binlerce eğitmen ve sağlık memuru...
Fakir halkın çocukları her biri donanımlı ve geleceğin bilim adamları olacaktı.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından iki kutuplu bir hale gelen dünyada kendi öz meselelerine sahip çıkması ve kabuğunu kırarak bilimde ön saflarda olması gereken Türkiye Cumhuriyeti, bu iki kutupta oynatılan cambazların siyasette yer alması ile eğitimde sendeletilmeye çalışılıyordu.
Hemen yanı başımızdaki Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün yeni binası yükseliyordu.
Binanın görünümünü oraka benzeten ve köy enstitülerini milliyetçi olmamakla itham eden güruh Hasanoğlan’daki yerleşkede Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim, Atatürk ve Mehmed Akif Ersoy gibi Türk tarihine önemli yer edinmiş şahsiyetlerin heykellerini göremeyenlere, ‘’Bunlar komünist’’ propagandası yapmışlardı.
Ve bu propaganda 1951 yılında Adalet Partisi iktidarında enstitülerin tamamının kapatılmasına kadar devam edecek ve milli eğitim politikası olmuştu.
O bağnazların göremediği ve görmek istemediği, halka göstermek istemediği tek şey ise bilim ve sanattı. Çünkü Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün yeni binası orak şeklinde değil, tamamlansaydı açı ölçen iletki şeklinde olacaktı.
Ve o köy enstitülerinin yetiştirdiği öğretmenler 2015 yılında Nobel Ödülü alan Aziz Sancar’ı yetiştiren eğitim devriminin son temsilcileri oldu.
Milleti eğitim fakirliğine hapseden bu zihniyet, teknoloji çağında da işbaşında olmalıydı.
2020 yılına girdiğimiz şu günlerde iletkiyi oraka benzeterek halkı kara propagandalara alet eden zihniyet daha da güçlenerek geleceğinden umutsuz gençlerin yetişmesine ortam hazırlamaya devam ediyor.
Keza "Sıvılardaki Su Oranını Mıknatısla Ölçebilen Ucuz, Hızlı ve Taşınabilir Bir Sistem" adlı projesini TÜBİTAK’a sunan ve reddedilen,
Ve aynı proje ile First Step to Nobel Prize in Physics (Nobel Fizik Ödülü'ne Doğru İlk Adım) yarışmasında 80 ülkeyi geride bırakarak birinci olan İlayda Şamlıgil Mars projelerinde görev alması için NASA’ya davet edildi.
Devlet kör kaldı İlayda’ya, basın sustu.
İlayda’nın başarısını tüm dünya takdir ederken TÜBİTAK o sıralarda Manavgat İmam Hatip Lisesi 9. Sınıf Öğrencisi Levent Akbaba’nın, ayet okunulan fasulyelerin 31 cm, okunmayanların 13 cm olduğunu ispatladığı projesini bilim fuarında sergiliyordu.
Dua ile Manisa’ya gelen depremi Van’a gönderen şeyhlerin rağbet gördüğü ülkemizde İlayda’ların NASA’ya gitmesini zorlayan eğitim ve bilim politikaları köy enstitülerinin kapanmasını isteyen zihniyetin eseridir.
İlayda Şamilgil
Köy Enstitülerinin ilk eğitmenleri köylerine dağılırken
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.